Paylaş

Çarşamba gününü neden beklediğimi tam olarak bilmiyorum. Ama insan beklenti içinde olmalı.

Beklenti umuttur. Umut insanı hayata bağlar, dinç tutar.

Belki de çarşamba gününe acımışımdır. Çünkü o gün beklenecek hiç bir şey yok!

Perşembe telefon günümüz, Cuma mektup dağıtım günü, cumartesi kargolar teslim ediliyor, Pazar da boş ama ben onu sakal tıraşı günü olarak değerlendiriyorum.

Pazartesi ziyaret, Salı günü kantin var.

Çarşamba hiçbir şey yok!

Yedi kardeşten altısına bir görev verip, birini öylece kenarda bırakmak insafa sığmaz. Onun öylece kenarda durup bir görev beklemesi karşısında, hiçbir şey yapmazsam, ömrüm boyunca bana uygulanan yenilerin tabiriyle mobbinge karşı oluşum hiçbir anlam ifade etmeyecek.

Hoş, karşı oldum da ne oldu?

Yoğunlaştırılmış Mobbing Uygulamaları Merkezinde 85 milyon vatan evlâdından soyutlanarak, ıslah ediliyorum!

Gazete – dergi yayınlayan, yayınevi kuran, kitaplar, köşe yazıları yazan, televizyon programları yapan, dernek kuran, şiir dinletileri, seminerler, kurslar, imza günleri, düzenleyen, varlığını Türk varlığına armağan etmiş benim gibi birini;

“Türk Milleti Adına” verilen bir kararla cezaevinde tutarak topluma büyük bir hizmeti ifa etmenin gururunu yaşıyor hukuk sistemimiz.

Halbuki, ben de yerlere izmarit atmıyordum!…

Yeni infaz yasası ile “Herkese çay var ! Şakire yok!”

Kafası bir uygulama, açık cezaevlerinde bulunan herkese Koronasal bir af anlamına gelmişse de bize yok!

Aynı Çarşamba gibi, bir kenarda bırakılmışız.

“172 suçtan kaydı bulunan çete üyeleri cezaevinden izinli çıktıktan sonra, yeni bir dolandırıcılık daha yaparak yakalandılar” diyor televizyon haberleri (05-11-2020 Perşembe)

Gülmekten patlıyorum!…

Onları bırakıp cezaevinde tutan, acaba Şener Şen ve İlyas Salman’ın Çiçek Abbasındaki “Şakire çay yok” repliğini izleyen yöneticiler midir?

Yoğunlaştırılmış Mobbing Hizmetleri Merkezinde, tefekkür için çokça vakit var.

Anayasa önünde eşitlik ilkesinin aslında “egemenler için” geçerli olduğunu, on binlerce dilekçeyle itiraz edilen Yeni infaz Yasası ile ilgili Anayasa Mahkemesinin hâlâ bir karar almamış olmasından, anladım.

Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve benzeri birkaç ünlü kişinin kurtarılmasından başka bir derdi, bir gündemi olmayan hukukçularımızın, sıradan mahkumlara ayıracak vakitleri yok.

“Asiye nasıl kurtulur?” Bütün gündem bu!

Yoksa Anayasa, eşitlik ilkesi, kanaatle verilen cezalar, infazı yakanlar, bizim gibi adli ya da adi mahkumlar için adalet, kimsenin umurunda değil!

Yeni infaz yasasından yararlanamayan “Şakir’ler, şu sıralar TBMM gündemine gelmesi beklenen “Hayvan hakları ile ilgili yasa” yı konuşuyor.

“Köpek yasası” diyorlar o yasaya!

Köpeklerden sonra belki sıra, umutla Anayasa Mahkemesinden açıklama bekleyenlere de gelir!

Mesleği ev soymak olan ve İstanbul’da en lüks rezidanslarda yaşayan hırsızlar, benim dergi ve gazete çıkarmak yüzünden vergi borcum olduğunu öğrenince gülmekten kırıldılar.

Tabi, onlar tahliye olup gitti.

Yarın Çarşamba. Bomboş bir gün. Hiç kimsenin umursamadığı o günü ben bekliyorum. Çünkü hiçbir özelliği yok.

İkimizi de kimse umursamıyor.

Ama ikimiz de kimseyi umursamıyoruz!…

Haber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.