Paylaş

 

Son söyleneceği yine başta söyleyeyim.

Cem Evlerine ” Resmi olarak” ibadethane statüsü hakları verilsin ve ya verilmesin, bu durum Cem Evlerinin İbadethane olduğu gerçeğini değiştirmez.

Bundan sonra yazacağım her şey işin edebiyat kısmı.

***

Öncelikle İbadet ne demektir ona bakalım.

İbadet, kelime anlamı ile Tanrı’ya “Allah’a” yönelen saygı davranışı, din buyruklarını yerine getirme demektir.

İbadet nerede yapılır derseniz, Tüm yeryüzü insanlara ibadethane “MESCİT” kılındığına ve Cem Evleri de yeryüzünde olduğuna göre aslında başka bir yoruma gerek kalmaz.

***

Cem Evinde yapılan bir ibadete katıldınız mı bilemem,

Katılırsanız zaten o günden sonra başka yerlerde yapacağınız “topluca ibadetlerde”  Aşk ile yapılan O lezzeti ve huşuyu arayacağınız için, Cem evinde yaptığınız ibadetlere özleminiz daha da artacaktır #diyedüşünüyorum

Cem evinde yapılan ibadetlerde dualar “Türkçe ve herkesin anlayacağı dilde” okunur.

Cem evinde yapılan ibadetlerde,

Kur’an, var.

Meal, var.

Tefsir, var.

Siyer, var.

Kıyam, var.

Rüku, var.

Secde, var.

Tekbir, var.

Dua, var.

Salat, var.

Selam, var.

Zikir, var.

Selavat, var.

Tövbe, var.

İkrar, var.

Helalleşme, var.

Yardımlaşma, var.

Güncel sorunların konuşulması ve çözümü için fikir birliği, var.

Ehlibeyt, var.

Farz, var.

Sünnet, var.

Vacip, var.

Öğüt, var.

Yapılan bir ibadet içerisinde başka ne aramak gerekir bilemem ama,  Hacı Bektaşi Velinin dediği gibi, aslında Daha fazla Ne arayacaksak kendimizde aramalıyız!

***

Camilerimizde yapılan ibadet şeklinden farklılıklar var mı? Elbette var,

Var da!

Mesele ibadet etmek ise, farklılıkların hiçbir önemi yok.

Yaradan nezdinde hangi ibadetin makbul hangi duanın kabul olduğunu bilemeyeceğimize göre, Yüce Allah herkesin ibadetini, hayrını, duasını ayrı ayrı kabul etsin inşallah.

***

Ve her şeyden önce!

Cem Evlerinin ibadethane statüsü kazanmamasının KUL HAKKINA GİRECEĞİNİ bilmemiz gerekir.

Bu konuda haktan hakikatten yana kim taraf olmaz ise, çözümü için kim gayret etmez ise ister siyasetçi ister  olsun, ister diyanetçi olsun isterse de sade vatandaş, bence çok büyük vebal alır.

Bu sebeptendir ki artık bu geciken hakkın verilmesi talebinin, alevi olmayanlar tarafından dillendirilmesi, yazılması, talep edilmesi ve mücadelesi yapılmalıdır.

Bu mesele sadece Alevi canların hak arama meselesi olmamalıdır.

Ayrıca bir önemli husus ta, Cem evleri konusu görüşülürken bu konuyu tekke ve zaviyelerin kapatılması konusu ile karıştırmamak, bağdaştırmamak ve çok farklı bir konu olduğunu bilerek bağımsız düşünmek lazım.

Ez cümle;

Cem Evleri İbadethane statüsü hakkını kazanırsa bundan Alevi-Sünni-Caferi fark etmeksizin  hepimiz kazançlı çıkarız, çok önemli ve hassas bir mesele daha çözüme kavuşmuş başörtü meselesi gibi yıllardır süregelen bir mağduriyet daha hallolmuş olur.

Olmazsa da olmaz, dünyanın sonu değil ama,

Şayet mesele hakkın teslimi ise, artık daha fazla geciktirmemek, belediyelerin meclislerinde konuyu yıpratmamak lazım, bir an evvel Türkiye Büyük Millet Meclisimizde görüşülüp karara bağlanması en doğru karar olur inşallah.

Ayrıca bu sorunun çözümü yine dönem itibariyle her inanç ve görüşten hakkaniyetli akli selim insanı da mutlu edecek, toplumsal barışa katkı sağlayacaktır.

Çünkü; Devletin Dini Adalettir.

Devlet dediğimiz büyük yapı, çatısı altında yaşayan herkese, her dine ve her inanca eşit haklar tanımalıdır.

Topladığı vergileri, eşit dağıtmalıdır.

Bu minvalde, şayet Camilerimiz sadece muhitinde yaşayanlar, ibadet edenler ve onların kurduğu yaptırma ve yaşatma dernekleri ile imar edilmesi dışında verilen resmi statü ile Devletimiz nezdinde de tanınarak Diyanet işleri aracılığı ile bazı haklar veriliyor ise!

Cem Evlerimizin geciken bu haklarının verilmesi “talep olsun ve ya olmasın” kısa bir zamanda çözüme kavuşturulması doğru bir iş olacaktır.

Bende bu vesile ile sözlerimi  NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU’nun şiiri ile tamamlıyorum.

 

Ta ezelden hür milletiz, Soyu-sopu gür milletiz,

Kandan, candan bir milletiz, Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

 

Aynı mayadan yoğrulan, Türk, Türkmen diye çağrılan,

Aynı kıbleye doğrulan, Secdeye konulan bir baş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

 

Dedemiz bir, torunlarız, Dün, bugün ve yarınlarız,

Yüceleriz, derinleriz Yunus Emre, Hacı Bektaş,

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

 

Oğuz’un yirmidört boyu, Yüce Türk’ün şanlı soyu,

Dede, baba, amca, dayı, Bibi, teyze, bacı, kardaş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş…

Selam ve dua ile.

Yücel Alpay Demir

 

 

 

 

 

Haber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.