Paylaş

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, bugün partisinin genel merkezinde gerçekleştirdiği haftalık değerlendirme konuşmasında gündeme ilişkin çeşitli konularda önemli açıklamalarda bulundu.

Sözlerine, yapmakta olduğu açıklamaları hazırlarken Bursa’dan gelen acı haberle yüreklerimizin yandığını ifade ederek başlayan Davutoğlu, Yıldırım ilçesinde meydana gelen yangında 8’i çocuk 9 kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle büyük üzüntü içinde olduklarını söyledi.

Bu haftanın en önemli gündem maddesinin başörtüsü özgürlüğünün yasal ve anayasal güvence altına alınma meselesi olduğunu kaydeden Davutoğlu,Türkiye’de on yıllardır anti-demokratik uygulamalarla bir soruna dönüşen kılık kıyafet tartışmalarının göbeğinde ‘başörtüsü yasakları’nın bulunduğunu ve28 Şubat yıllarında zirveye çıkan yasak uygulamalarının milyonlarca kadını hayattan, eğitimden, istihdamdan, kariyer yapmaktan hatta bazen vatandaşı olduğu, vergi ödediği, oğlunu, kardeşini şehit verdiği ülkesinin devlet dairelerine bile girmekten men ettiğininin altını çizdi.

Bu açık insan hakları ihlali uygulamalarına kendilerinin içinde bulundukları dönemlerde AK Parti iktidarının fiilen son verdiğini hatırlatan Davutoğlu, siyasi partiler düzeyinde bu utanç verici yasağı savunan kimse kalmadığını, bütün siyasi kesimlerin ve sivil toplum gruplarının doğru bir eksende buluştuğunu, ancak, yasağın kendisi gibi bu dönüşüm de fiili olarak gerçekleştiğini ve başörtüsü özgürlüğünün henüz yasal ya da anayasal bir güvenceye kavuşturulamadığını sözlerine ekledi.

Davutoğlu’nun konuşmasında öne çıkan başlıklarl ve paragraflar şu şekilde;

‘BAŞÖRTÜSÜ SİYASİ REHİN ALMA ARACINA DÖNDÜ’

Başka bir deyişle, bu konuda duyarlı toplum kesimlerinde sorumsuz bir iktidar gelmesi halinde bu çağdışı yasağın tekrar uygulanması kaygısı hep diri kaldı. Ayrıca bu kaygı örtülü bir tehdit dili ile siyasi istismar konusu haline dönüştü. Siyasi iktidar bu korkuyu yayarak başörtüsü özgürlüğü konusunu geniş kitlelerin üzerinde Demoklesin kılıcı gibi tutmaya devam etti. Bir anlamda başörtüsü siyasi bir rehin alma aracı olma niteliğine dönüştü.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun 3 Ekim günü yaptığı başörtüsü özgürlüğünü yasal teminat altına alma çağrısı hem bir bütün olarak toplumsal dönüşümün yasal bir zemine kavuşması hem de bu konuda duyarlı geniş kitlelerin kaygılarının giderilmesi açısından son derece önemli ve samimi bir girişim olmuştur. Bu konuda CHP’nin içinde olacağı bir mutabakat toplumsal barış açısından hayati nitelikte öneme sahiptir.Sayın Erdoğan önce başörtüsü yasağının kalmadığını iddia ederek bu çağrıyı gereksiz görmüş, daha sonra ise kendi ifadeleri ile “gollük bir pas” olarak değerlendirerek “el yükseltme” çabasına girmiştir.

Biz ise sayın Kılıçdaroğlu’nun çağrısına hemen destek verdikten sonra Sayın Erdoğan’a hitap ederek böylesi tarihi bir toplumsal barış imkanının siyasi fırsatçılık ile kaçırılmaması gerektiğini vurgulamış ve başörtüsü gibi bir insan hakları konusunu katı bir “evet-hayır” ayrışmasında toplumsal bir karşıtlığa dönüştürecek bir referandumdan kesinlikle uzak durulması gerektiği konusunda uyarmıştık.

‘ERDOĞAN’IN ‘GOLLÜK PAS’ İFADESİ GÜNDEMİ ESİR ALMA ÇABASIDIR’

Bir ay süren siyasi tartışmalardan sonra konu bugün yeni bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. AK Parti tarafından hazırlanan konu ile ilgili anayasa değişikliği teklifi gündeme getirilmiştir.Bu teklif partiler arası bir çalışma ile hazırlanmış ve diğer özgürlük alanlarını kapsayacak şekilde düzenlenmiş bir mutabakat metni olarak sunulmuş olsaydı mutlaka çok daha doğru olurdu.

Ancak, toplumsal gündem açısından geldiğimiz aşamada bu konunun bir an önce çözüme kavuşturularak bir daha gündeme gelmeyecek şekilde arkada bırakılmasının en doğru tavır olacağına inanıyoruz.

Herkesin geçmişte yaşanan tartışmalarının kısır döngüsüne kapılmadan basiretle ve toplumsal barış yönünde hareket etmesi gereken bir süreçten geçiyoruz.

Bu teklifin TBMM’nde reddedilmesi ya da referanduma götürülmesi geleceğimiz açısından son derece kritik bir seçim sürecinin kutuplaştırıcı bir iklimin gölgesinde kalmasına yol açacaktır. Başta ekonomik sıkıntılar olmak üzere diğer gündem maddelerinin gölgede kalması halkın gündeminin dışında suni bir karşıtlık psikolojisinin oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Sayın Erdoğan’ın milyonlarca kadının bir onur mücadelesi olarak büyük bedeller ödediği bir insan hakları konusunu “gollük pas” olarak görme seviyesizliğinin temel amacı da aslında gündemi esir alma çabasıdır.

TEKLİF İLE İLGİLİ ÜÇ SENARYO

Bugün itibarıyla TBMM matematiği içinde üç muhtemel senaryo vardır.

Birincisi, teklifin 360 sınırının altında kalan bir destek oyuyla reddedilmesidir. Böylesi bir gelişme seçim iklimini “başörtüsü taraftarları ve karşıtları” şeklinde aslında gerçeği de yansıtmayan fiili bir referandum iklimine dönüştürecektir.

Bu teklife başka gerekçelerle destek vermeyen partiler başörtüsü karşıtı suçlamasıyla bu konuda duyarlı toplum kesimler ile karşı karşıya getirilecek ve iktidarı bu özgürlüğün tek garantörü olarak gösterecek bir propaganda makinesi işletilecektir.

İkincisi, teklifin 360-400 arasında kalarak konunun tam da Erdoğan’ın istediği şekilde gerçek bir referanduma götürülmesidir. Bu referandumun Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinde üçüncü bir sandık olarak yapılması da seçimler öncesi ayrı bir referandum olarak gerçekleştirilmesi de seçim ortamında semboller bazında kutuplaşmayı tırmandıracak ve siyasi kültürümüz açısından vahim sonuçlar doğurma potansiyeli taşıyacaktır. Ayrıca, son derece gereksiz bir maliyete yol açacaktır.

Önümüzdeki seçimlerin kimlikler ve semboller etrafında gerçekleşmemesi hayati derecede önemlidir. Devlet mimarisini demokratik bir zeminde yeniden kurmak amacıyla Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş süreci kimlik çatışmaları ve sembol gerilimleri üzerinde gerçekleştirilemez. Böylesi bir geçiş sürecinin insan hak ve hürriyetlerine dayalı ortak vatandaşlık, ortak akıl ve ortak gelecek vizyonu temelinde gerçekleşmesini engelleyecek tuzaklara asla düşülmemelidir.

‘MİLLET HESAPÇI ADIMLARI CEZALANDIRIR’

Üçüncü senaryo, teklifin 400 üzeri bir oyla kabulüdür ki, bütün bu olumsuz senaryoları engelleyecek ve bu konunun bir daha gündeme gelmeyecek şekilde geride bırakılmasını sağlayacak senaryo budur.

Bu senaryoda dahi Cumhurbaşkanının TBMM’nde kabul edilen teklifi referanduma götürme hakkı vardır. Ancak böyle bir işlemde bulunması bumerang gibi geri tepecek bir siyasi intihar olacaktır. Bu millet hesapçı ve art niyetli adımları asla tasvip etmez ve mutlaka cezalandırır.

ERDOĞAN’A ÇAĞRI

Bu çerçevede Sayın Erdoğan’a ve bütün siyasi parti liderlerine açık çağrıda bulunmak istiyorum.; Sayın Erdoğan,TBMM’ne sunulacak Anayasa değişikliği teklifi yoruma mahal bırakmayacak şekilde açık ve anlaşılır hukuk diliyle kaleme alınmalıdır. Gelecek nesilleri bu sorunla bir daha karşı karşıya bırakmayacak netlikte olmalı ve asla yeni tartışmalara yol açmamalıdır.

‘BAŞÖRTÜSÜNÜ İKTİDARINIZIN DEVAMINA ALET ETMEYE ÇALIŞMAYIN’

Milyonlarca kadının ağır bedeller ödediği böylesi bir onur mücadelesini siyasi iktidarınızın devamına alet etmeye çalışmayın. TBMM’nde grubu bulunan diğer partilere heyetler göndermeniz doğru bir adım olmuştur. Bir adım öteye de geçin ve bir kez olsun milleti birleştiren Cumhurbaşkanlığı makamının bir gereği olarak siyasi parti liderleri ile bizzat temas kurun ve birlikte çalışma teklifinde bulunun. Başka partilerden gelebilecek önerilere ve katkılara kapınızı kapatmayın. Katılımcı bir yöntem böylesi bir kültürel fay kırığını onaracak tek yoldur.

CHP’ni geçmişteki söylem ve tutumları üzerinden yargılamak yerine bugünkü özgürlükçü tutum ve söylemine bakın.

Unutmayın, bu özgürlüğün bir daha geri gelemeyecek şekilde teminat altına alınmasında en önemli ve anlamlı destek başta CHP olmak üzere geçmişte farklı tutum sergilemiş olan siyasi kesimlerin desteğidir.

Başörtüsü gibi bir onur sembolü üzerinden bir Pirus zaferi kazanmaya kalkmayın.

‘REFERANDUMU ZORLAMAYIN’

Hele hele her halukarda bir referandumu zorlamayın. Böylesi manevi bir değeri ve onur sembolüne karşı hangi oranda olursa olsun çıkacak hayır oylarının vebali omuzunuzda olacaktır.

Onun içindir ki, söylemlerinizdeki çelişkilerden kaynaklanan haklı şüpheleri gidermek üzere açık ve net bir şekilde teklifin 400’ün üzerinde bir oyla kabul edilmesi halinde asla referanduma götürmeyeceğinizin sözünü verin.

Başörtüsü mücadelesinde büyük bedeller ödemiş olan kadınlarımız başta olmak üzere duyarlı geniş kitlenin temsilcilerine de sesleniyorum:

Böylesi bir hak mücadelesini Sayın Erdoğan’ın her gün değişen psikolojisine ve tutumunun dalgalı akışına bırakmayın.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİZİ OYLATMAYIN

Bu sayın Erdoğan’ın şahsi mücadelesi değil bir neslin ortak mücadelesidir.

Bu uğurda ödenen bedeller adına ve hatırına sesinizi yükseltin ve haklı onur mücadelemizi siyasi rant için referanduma götürmeyin deyin.

Temel hak ve özgürlüklerinizi referandumla oylatmayın!

Unutmayın, bir onur sembolü olan başörtüsünün kutuplaştırıcı değil birleştirici bir sembole dönüşmesi sizin elinizdedir.

Ve bu konuda en büyük hakka da iktidarını sürdürebilmek için başörtüsünü gollük bir pas gibi görenler değil, siz sahipsiniz.

MUHALİF PARTİLERE ÇAĞRI

Bu kritik eşikte başta son derece iyiniyetli ve samimi bir girişimde bulunan Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere bütün muhalif siyasi partilerin liderlerine de çağrıda bulunmak istiyorum.Bu iyiniyetli girişimin referandum üzerinden bir siyasi tuzağa dönüşmesine izin vermeyiniz. Elde edilecek nihai neticenin bir tarafın zaferi diğer tarafın kaybı şeklinde bir siyasi propagandaya dönüşmesi diğer bütün acil konuların gölgede kalacağı bir seçim ortamına yol açacaktır.

Sayın Erdoğan’ın başörtüsünü rehin alan istismara dayalı siyasi tuzağını bozacak tek tavır bu anayasal teminatın paydaşı olmaktır. Nihayet bu anayasal teminat sağlandığında bu özgürlükçü hamlenin ilk adımını Sayın Kılıçdaroğlu’nun atmış olduğu da tarihin ve milletin hafızasına kaydedilecektir.

‘GELECEK PARTİSİ KAYITSIZ ŞARTSIZ DESTEK VERECEK’

Bu konuda gelebilecek itirazların etkisinde sergilenecek bir olumsuz tavır ise nice nesilleri mağdur eden bir fay kırığının derinleşmesine yol açacak ve siyasi fırsatçılığa alan açacaktır.Bu meselenin Altılı Masa’da gündem gelmesi halinde de tutumumuzun ve tavsiyemizin başörtüsü özgürlüğüne yasal ve anayasal teminatın tam bir mutabakat ile hayata geçirilmesi yönünde olacağını bir kez daha vurgulamak isterim.Gelecek Partisi olarak başörtüsü özgürlüğünü yasal ve anayasal teminat altına almak üzere atılacak her adıma kayıtsız şartsız destek vereceğiz. ‘’

Konuşmasının devamında Gelecek Partisi olarak ilkeli siyaset ve yapıcı muhalefet anlayışını her şarta sürdürmeye kararlı olduklarını vurgulayan Davutoğlu, kiminle ve hangi konuyla ilgili olursa olsun doğruya doğru yanlışa yanlış demeye devam edeceklerini ve her gün seviye kaybeden siyasi iklimi cesaret ahlak ve nezaketle buluşturacaklarını söyledi.

Diğer yandan partilerinin vizyonun ana sütunları konusunda eylem planlarını açıklamaya devam edeceklerini söyleyen Davutoğlu bu kapsamda 17 Kasım Perşembe günü artık bir milli güvenlik sorunu haline gelen uyuşturucu eylem planlarını, 21 Kasım Pazartesi günü de çocuk hakları eylem planlarını açıklayacaklarını sözlerine ekledi.

Vatandaşlardan asla karamsarlığa kapılmamalarını isteyen Davutoğlu, dürüst, samimi, ehliyet ve liyakat sahibi Gelecek kadrolarının her alanda devlet mimarisini tanzim etmek, milletimizi adalet ve refahla buluşturmak üzere dimdik ayakta olduğunu ve mücadele azimlerini hiçbir baskı, ambargo ve sansürün engelleyemeyeceğini belirtti.

Şanlıurfa’da katıldığı bir televizyon programı esnasında şehrin tüm tv kanallarının internet bağlantılarının kesilmesi dolayısıyla bu talimatı verenlere seslenen Davutoğlu ‘Ne yaparsanız yapın, bizi sindiremeyecek sesimizi kesemeyeceksiniz’ şeklinde sözlerini sürdürdü ve ‘Çünkü biz sadece dilimizle konuşmuyoruz, yüreğimizle haykırıyoruz! Bu haykırışımızın millet vicdanıyla buluşacağı, özgürlükçü demokrat siyasetin egemen olacağı günler yakındır ‘’ diyerek konuşmasına son verdi.

 

 

Haber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.