Paylaş

Günümüzün en büyük hastalığı şiddet hastalığıdır. Bir salgın hastalık gibi benliğimizi, evlerimizi, şehirlerimizi, her yeri sarmış durumda.

Diziler, tv programları hep şiddet üzerine kurulu. Bir dizi, bir program içeriğinde şiddet olduğunda reytingi artmaktadır. Aksine sakin program ve dizilerin ise neredeyse izleyeni olmuyor bile. İnsanlar resmen şiddete hep meylediyor.

Televizyonlarda ki bu şiddet, öfke kirliliği nihayetinde sokağa, halka yansıyarak evlerde, sokaklarda, toplumun olduğu bir çok yerde huzur bırakmamakta maalesef.

Ülkemizin önde gelenlerinin bile hal ve hareketlerinde hep öfke, şiddet bulunmakta olup sempatizanlarına yönelik yanlış bir örnek olmaktadırlar. Hatta şiddet gösterenleri tebrik ederek adeta şiddete teşvik etmektedirler.

İnsanlar öyle bir hale gelmişler ki, en ufak bir şeye sabır gösteremez hale gelmişler. Bir kimseye gözünün üstünde kaş var dediğimiz zaman ortalığı savaş meydanına çevirmektedir.

Karşısında çocuk, kadın, hayvan bakmaksızın öfkelendiği vakit gözleri görmüyor. Öldüresiye saldırıp, kimi zaman ya karşısındakini ya da kendisini canından etmektedirler hiç düşünmeden.

Unutmamak gerekir ki, öfke ile öfkenin yol açtığı şiddet hastalığı şeytandandır. İnsanlık olarak, toplum olarak bu hastalıktan kurtulmalı, korunmalıyız. Öfkemize hakim olmalı, hakim olmayı öğrenmeliyiz.

Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: “Güçlü kişi, öfke anında kendine hakim olandır” buyurmaktadır.

Cenabı Allah (c.c.): “Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah (c.c.) iyilik edenleri sever. (Ali İmran 3/134)” buyurmaktadır.

Yine peygamber efendimiz bir hadisinde  “Hiçbir kul, Allah katında, O’nun rızasını gözeterek öfkesini yutmasından daha faziletli bir lokma yutmuş değildir” buyurmuştur.

Cenabı Allah, peygamber efendimiz bizlere her zaman öfkemize hakim olmamızı, şiddete meyletmememizi emretmiştir. Bir birimize sevgiyle, kardeşçe yaklaşmamızı, barışçı olmamızı, bir birimize karşı affedici olmamızı emretmiştir.

İnsani bir duygu olan öfkenin, doğal yansımalarının ötesine geçtiğinde nasıl yıkıcı bir etkiye sahip olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız. Bireylerden başlayarak, aile içinde, hatta toplumlar arasında şiddet ve çatışmaya dönüşen öfke selinin nelere mal olduğunu iyi hesap etmeliyiz.

Allah ve Resulü’nün emirlerini dikkate alarak nefsimizi dizginlemeyi başarmalı ve daha olumsuz sonuçlar doğurması muhtemel durumlarda sorumluları Allah’a havale edip, nihai hesaplaşmayı ilahi adalete bırakmalıyız.

Allah sabreden ile birbirini Allah için seven kullarını mutlak sever ve o kişiden razı olur.  Allah’ın sevgisine , rızasına mazhar olabilmek için karşılaştığımız durumlar karşısında sabretmeli, öfkemize hakim olarak şiddete meyletmemeliyiz.

Evlatlarımızın, eşlerimizin bizlere Allah’ın birer emaneti olduğunu da unutmamalıyız. Evlatlarımızı şiddet üzere değil, sevgiyle yetiştirmeliyiz.

Bu konuda en büyük örneğimiz tabi ki peygamber efendimizdir. Zira hayatı boyunca çocuklara, eşlerine, arkadaşlarına ve diğer canlılara karşı hiç bir zaman öfkeyle, şiddetle yaklaşmamış. Aksine sevgiyle yaklaşmıştır. Torunları namaz kılarken, secdede üzerine çıktıklarında torunları aşağıya inene kadar beklerdi. Bu durumdan dolayı da onlara kızmazdı.

Peygamber efendimizin ailesine, arkadaşlarına, etrafına nasıl davrandığına bakarak örnek almalı, hayatımızda tatbik etmeliyiz.

Kadınlara yönelik şiddeti asla inancımız tasvip etmemiştir. Peygamber efendimiz: “Karısını döven kişinin, ahirette davacısı ben olurum.” Buyurarak kadınları dövmememizi istemiştir.

İslam dini barış, kardeşlik, sevgi dinidir. Müslüman bir toplum olarak inancımızın gerekliliklerini yerine getirir isek toplumca mutlaka huzura kavuşacağız.

Sonuç olarak inancımız gereği, insanlık gereği toplumca barışı, kardeşliği, sevgiyi, affediciliği hayatımıza katalım. Bizi öfkeye, şiddete meylettirecek durumlardan kaçınmalı. Böyle bir durum ile karşılaştığımız zaman da sabrederek öfkemize hakim olmalıyız.

Bir birimizi sevmeliyiz. Zira peygamber efendimiz bir birbirimizi sevmemizi, aksi takdirde gerçek manada iman etmiş olamayacağımızı buyurmuştur.

Sevgi dolu, huzurlu bir toplum inşa edebilmemiz dileğiyle.

 

Haber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.