Paylaş

 

Eskiden di çok eskinden di bizim Ramazanlar…

Gece ikiden sonra ışığı yanan evler, bacasından soba dumanı tüten evler, kahkahaların yükseldiği evler…

Şimdi ışıklar yine yanıyor, yine az da olsa birilerinin bacasından duman tütüyor…

80 ler de çocuk olmak,

On bir ayın Sultanı Ramazan Ayının gelişini iple çekmek, sabah oruçlu olarak kalkıp okula gitmek, birbirimize niyetliyiz deme yarışımız, ve hatta bazılarına inanmayıp çıkar dilini dediğimiz 80 ler de Ramazan Ayı…

Sabırla beklediğimiz iftar sofraları, top patlama sesi, pide kuyrukları, teravih namazları…

Aradan geçen yıllar neleri götürmedi ki… !

Kapı kapı dolaşan davulcu amcanın peşine takılıp onun söylediği manileri dilimize doladığımız bizim sokaklar…

“Davulumun içi tekir,
Benim adım deli Bekir,
Baklavayı bütün getir,
Yiyemezsem geri götür”

TRT kanalında gösterilen Hacıvat Karagözler orta oyunlarımız… !

İftara Doğru programı…

Rahmetli büyük usta Müşfik Kenterin anlattığı TRT İftar Sofraları programı…

Rahmetli Nur Subaşı hocamızın duası ile açtığımız orucumuz, oturduğumuz iftar sofralarımız…

O zamanlar nerede masada yemek yemek var sa da biz de yok tu !

Geniş bir yer soframız var dı … Bir de kocaman sinimiz…

Gönlümüz gibi sinimiz gibi sofra bezimiz de genişti… Ne kadar mutluyduk beş kız kardeş !

Aynı tabaktan yemek yer, aynı bardaktan su içerdik… Aynı yer yatağında yatardık !

İşte biz böyle bir neslin çocuklarıydık !

İftar sonrası mahallenin büyüklerinin peşine takılıp gittiğimiz teravih namazları, ettiğimiz dualar, göğe açtığımız ellerimiz, başımıza örttüğümiz baş örtülerimiz…

Nerede o eski Ramazanlar, Erol Günaydınlar, Münir Özkullar, İsmet Aylar…

Peynirin, salçalı ekmeğin, zeytinin kıymetini bilen bir neslin çocuklarıydık biz…

On bir ayın Sultanı Ramzan Ayının kıymetini bilirdik, çocuk aklımızla…

Ekmeği bölüşmeyi, üçe, beşe, ona koparmayı bilirdik biz… İftara yetişmek pahasına bakkaldan koşa koşa evin yolunu tutan çocuklardık biz !

Evimizde pişen aştan, tencerede kaynayan yemekten top patlamasına yakın anamızın hazırladığı iftarlıkları “sakın dökme” diye sıkı sıkı tembihlediği falanca kapıyı çal “Annem gönderdi” de sakın bir şey demesine fırsat bırakma, koşa koşa eve gel” dediği çocuklardık biz…

Bizim komşularımızın yüreği genişti… Ancak yokluk komşudan komşuya mahcubiyetti…

Çünkü boş tabak göndermek yoktu komşudan komşuya…

Anam hep söyler kokusu siner, Dilam… !

Gurur yaparlardı boş tabak vermeyi, bir de verecek bir lokma yoksa boyun bükerlerdi. Anam bilirdi ki onların boynu bükük kalacak sıkı sıkı tembihlerdi “sakın bekleme koşarak eve gel” 

Rahmetli anneannem de böyle öğretmiş anamlara ! Sonra sonra her yaz tatillerinde okullar kapanır kapanmaz doyduğumuz değil doğduğumuz topraklara gittiğimiz köy hayatını sevdikçe, alıştıkça, benimsedikçe, büyüdükçe anladım… !

Rahmetli anneannemin kurban bayramlarında, düğünlerde, cenazelerde elime tutuşturduğu, etlerden, erzaklardan, yemeklerden, meyvalardan, sebzelerden…

Babam SEKA emeklisi çok eski emekli…

00:00 08:00 vardiyesinde sahurda yemeyip, bize sakladığı, su börekleri, yarım halka sucuk, barbunya konservesi, ne tatlı gelirdi iftar saatlerinde…

Anam yağı bol tutardı ki hepimiz pişen sucuktan sebeplenelim, yağı çok sucuğu az tavadan ne keyifle ekmeğimizi bana bana yerdik… İftar saatinde…

Bize çocuk gözümüzle ziyafet görünürdü…

Ya anamın döktüğü lokma tatlıları… Yumak yumak açılan el yufkalarını üst üste katlayarak açtığı sonrasında kestiği, tepsilerde kuruttuğu erişteler…

Sene 2023 aylardan Mart günlerden Pşembe…

Hoş geldin Ya Şehri Ramazan

6 Şubat gecesi ülkemizi yasa boğan, binlerce insanın enkaz altında can verdiği, evinden, toprağından, anasından,babasından, çocuğundan ayrıldığı “ASRIN FELAKETİ”

Arka arkaya yaşanan arçılar henüz son bulmadan bir de yaşanan “SEL FELAKETİ”

Çadırlarda yaşam mücadelesi veren evsiz, yurtsuz, yuvasız “YURDUM İNSANI”

Ne ben o eski benim ne de Ramazan eski RAMAZAN !

Bu sene buruk, bu sene acı, bu sene hüzün RAMAZAN AYI 

Bu duygunun tarifi yok !

Hayat pahalılığı garibanın ocağına her gün ateş düşürmeye devam ederken, hepimizin aktif bir şekilde kullandığı FACEBOOK, İNSTAGRAM uygulamalarında paylaşılan Ramazan Menüleri var ya anladınız siz onu !

Öyle süslü pahalı sofralara oturduğunuzda sizin orucunuz Takdir İlahi katında bizim tuttuğumuz oruçlardan kıymetli olmuyor, o göstere göstere gözümüzün içine soka soka paylaştığınız bir kuş sütünün eksik olduğu anlı şanlı sofralarınızı kendinize saklayın !

Kimse kimsenin müslümanlığını elbette haşa sorgulayamaz. Ancak pişkin pişkin oturduğunuz iftar sofralarını bari bu sene sosyal medyada gözümüzün içine soka soka paylaşmayın !

Ramazan ayı paylaşmaktır !

Ekmeğinizi paylaşın,

Bir kase çorbanızı paylaşın,

Bir tabak yemeğinizi paylaşın,

Deprem felaketinden etkilenen vatandaşlarımızın acısını paylaşın resim paylaşmayın ! Samimiyetten uzak fotolarınızı kendinize saklayın !

Dip not, iyilik yapar gibi de görünmeyin yapın görünmeyin !  Kapı kapı dolaşıp üç beş beğeni fazladan almak için paylaştığınız  erzak fotolarınızı da kendinize saklayın ! Günahtır !

Kalbinizin güzelliğni yaradana gösterin ki; Mutlak görüyor, sosyal medya da bizlere değil !

İnsan yine insan değişen de insan, insanlar !

 

HOŞ GELDİN ON BİR AYIN SULTANI HOŞ GELDİN

 

 

Haber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.