Paylaş

 

Müslüman; söylemi ile eylemi birbirine yakın olan erdemli insan diye öğrenenlerdenim!

Herkes kendisinin ailesinin Müslüman olduğunu iddia edebilir, söyleyebilir bu duruma itiraz edemeyiz ancak, bizler de kişinin ne kadar Müslüman olduğunu, hatta olup-olmadığını yaşantısı ve davranışlarından anlayabiliriz.

Örneğin, ne kadar adil, ne kadar hoş görülü, ne kadar tatlı dilli, affedici mi, cömert mi, güvenilir mi vs …

Bu özelliklere peygamber kadar yakın olamasa da! Ebu cehil kadar da uzak olmamalı diye!

Neyse,

***

Eminim sizlerde isteyerek ya da istemeyerek yaşlılardan, onların tabiri ile eskileri dinlemişsinizdir, pek çoğunun geçmişleri derin acılarla doludur!

Kaç kadın, Çocuk yaşta gelin geldiği evde ana dediği kaynanasından baba dediği kayınbabasından abla dediği eltisinden iyilik ve güler yüz görmüştür az çok dinlemişsinizdir!

Kaçırılanlar, zorla verilenler!

Mutfak dolapları kilitlenenler, kuru ekmek alabilmek için dahi eşinin ve ya eşinin anne-babasının eve gelmesini bekleyenler!

Çocukları ve evi üzerinde söz sahibi olamayanlar, ulu orta dayak yiyenler,

Seherden zifire kadar çalışmak zorunda olanlar!

Ailesi ve hayatı hakkında bir karar alabilmesini geçtim fikrini söyleyebilmek için dahi aile büyüklerinin ölmesini bekleyenler!

Miras bölünürken karşılaşılan haksız durumlar!

Eşi ile birlikte sırtlarına verilen bir kat yatak ve yorgan ile büyük şehirlere göç etmek, evini yurdunu memleketini terk etmek zorunda kalanlar ve dahası!

***

Yaklaşık 20 yıl önce ahirete göç eden yaşlı bir kadından dinlemiştim,

Kaynanasının çocuklarına baskı yaparak kendisine ana, asıl annelerine de zorla bacı ya da abla dedirttiğini, anasına ana demekte ısrar eden torunlarını da sevgisinden ve imkanlarından mahrum ettiğini söylemişti!

Kocası ile aynı yatakta yatmasına müsaade etmediğini ramazan olmayan zamanlarda bile yarın oruç tutacağım bahanesi ile gece yarısı uyandırıp sahur yemeği hazırlamasını istediğini,

Tuvaletini yaparken kapı önünde elinde su dolu ibrik ile beklettiğini,

Lazım olunca kapıyı aralayarak ibriği istediğini!

***

Rahmete kavuşan başka bir nineden, görümcesinin altınları ile gelin alındığını, eşinin köyüne geldiğinde daha eve girmeden tüm ziynet eşyalarının kollarından alelacele alındığını, yıllar yılı komşuları ve akrabaları tarafından bu da bedavaya alındıydı ziynetsiz gelin lakabı ile ezildiğini,

Çocuklarının hediye olarak aldığı ilk altın yüzüğünü taktığında yaklaşık 55 yaşında olduğunu, uzun bir süre utandığı için toplum içine çıktığında çıkartıp cebine koyduğunu!!!

“Bu arada gelin geldiği aile akrabalar ve ona ziynetsiz diyen yaşadığı muhit komple Müslüman!!!”

Babasının evinden çıkarken verilen 1-2 parça hediyeyi, geldiği yeri unutup hayatının eşinin evinden ibaret olduğunu düşünsün diye tüm hatıraları elinden alınarak bir daha verilmediğini falan falan…

Din böyle demiyor ama, töreleri böyle imiş!

Düşün ki 15 – 16 yaşında oğluna “gelin” diye aldığı bir sabi sübyanlara!

Neler dinledim neler!

***

Bir yaşlıdan da 7 yaşına geldiğinde “abileri tarafından gözü açılır diye” okula gönderilmemek için uzak bir şehirde ki yakınlarının evine bebek bakıcısı olarak gönderildiğini dinlemiştim!

Allah’ın ilk emri oku olduğu halde!

Bakıcı olduğu eve varınca bitlenmesin diye evin büyüğü yaşlı teyze tarafından saçlarının sıfıra vurulduğunu ve kışın bile dış kapıya yakın hane halkına uzak bir şekilde yatırıldığını bu yüzen ömrü boyunca romatizma ve böbrek rahatsızlığı çektiğini…

16 yaşına gelince o muhitte tipinden ve davranışlarından en ürktüğü en korktuğu hatta tiksindiği insana eş olarak verildiğini!!!???

Kusmaktan midesinde ülser çıktığını!

Daha 7 yaşında bir çocukken insanlık dışı şartlarda çocuk bakmaya gönderilen bir beslemenin ömrünün geri kalanında ki psikolojisini bir düşünün!

Sonra da ondan ruh sağlığı düzgün çocuklar büyütmesini bekleyin!

***

Başka bir yaşlı teyzeden, kocası asker olduğu ve iyiden iyiye sahipsiz kaldığı yıllarda “emanet edildiği” eşinin ailesi ve yakınları tarafından maruz bırakıldığı pek çok olumsuz ve üzücü olayın zihninde açtığı yaralar ve kötü hatıralar!

Hepsi de bu coğrafyada yaşananlar!

***

O yüzden televizyon kanallarında haberlerde, gündüz kuşağı kadın programlarında izlediklerime şaşırmıyorum, ilk kez olmuyor olanlar ve ya sadece onların başına gelmiyor,

Konuşmaya gelince hepimiz kalu beladan beri Müslümanız!

***

Atalarımız ne kadar Müslümandı eylemleri ile söylemleri ne kadar tutarlıydı bilemem ama biz ne kadar Müslümanız ve ya ne kadar insanız diye sorgulasak daha iyi ederiz diye düşünüyorum,

Evet, geçmişin bazı olumsuz izlerini düzeltemeyiz ama geleceği de daha fazla bozmamak elimizde!

Biz düzelirsek, düzelmemekte ısrar eden çevremizi mahalle baskısı ile iyiliğe ve insanlığa mecbur edersek gün geçtikçe daha iyiye gitmeye başlar her şey!

Bilinç düzeyimiz artarsa, şuur ve idrak sahibi olursak, kendimize oğlumuza kızımıza yapılmasını istemediğimizi başkalarına yapılmasını hoş görmez isek!

Pek çok şey hızla düzelir!

Kadın cinayetleri de azalır, toplumsal şiddet de!

***

En yakınlarımız dahi yapsa, bizden olanların yanlışlarına uymayarak, destek olmayarak, kabullenmeyerek başlayabiliriz mesela!

Böylelikle, siyasi ötekileşme de azalır, tarafgirlik te, adaletsizlik te, çifte standart ta, ekonomi de iyileşir…

Bereketlenir!

Cezaevleri kısa sürede ağzına kadar dolmayacağı için sık sık af çıkmasını beklemeye de gerek kalmaz!

Biz değişmeden hiçbir şey değişmeyeceği gibi, biz düzelmeden de hiçbir şey düzelmez.

Whatsapp dan kutlayarak, facebooktan tıklayarak düzelemeyiz!!!

Her şey bizde ve yaşantımızda gizli!

Sorunu uzaklarda arayarak da kaçamayız gerçeklerden!

İnsan düzelirse dünya düzelir!

Nihayetinde gelimli gidimli dünya!

Çarşamba günümüz de mübarek olsun inşallah.

Yücel Alpay Demir.

Haber

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir