Paylaş

***

Dedem marangozdu benim, namı değer Esbender usta.

Gerçek adı Esfendiyar.

Akşam eve giderken kendi evine neyi ne kadar alıyorsa bakkaldan,

Kendisinden yardım isteyen ihtiyaç sahibi biri olduğunda, ona da aynı şeyi o kadar alırdı.

Ağa değildi ama çoğu ağadan cömert bir adamdı rahmetli dedem.

Paranın bekçisi değilim, harcamak için kazanıyorum, veren el vermeyen elden üstündür derdi, rahmetli.

Yaz tatillerinde yanında çalışırdım, Sene 1985-86, kendisinden çok şey öğrendim hayata dair.

***

Çalışmaya başladı mı 3-4 kişilik çalışır, öğlen yemeğinde de 3-4 kişilik yer, yedirirdi.

Esnafa lokantalarından yemek getiren bir abi vardı, Ali ekber abi.

Öğlen oldu mu elinde dolu dolu bir tepsiyle gelir, gezerdi esnafların arasında.

Sipariş toplamakla vakit geçirmez, isteyene istediğini verirdi tepsisinden.

Piti, paça, kaz, hangel, haşıl, üzümlü pilav, Bozbaş ve dahi bir sürü şey olurdu tepsisinde, onlarca tabağı bir sanat eseri gibi dizer birbirine karışmadan ve dökmeden dağıtırdı.

Esbender ustam ne vereyim dediğinde,

  • Çok çalıştık oğul tepsiyi bırak git derdi, hele de yanında misafirler varsa.

***

Çalışırken mola vermesi en az 2 saati bulurdu, çimentolu tahtaları temizlerken bazen 2-3 saat birbirimizi göremezdik tozdan dumandan.

O üzeri katman katman gri olmuş tahtalar onun elinde orijinal çam rengine dönerdi.

İşçiliğinden emeğinden kaliteden asla taviz vermezdi, Bir de fiyatından.

Malzemesini teslim alan, çok para verdik ama değdi derdi.

40 yıl önce yaptığı kapı pencereler hala sapasağlam ayakta.

***

Saatlerce çalışan planyasının altından çokça talaş çıkardı.

Kış oldu mu çıtır çıtır yanar mis gibi koku yayardı o çam yongaları

Eve yakacak lazım olur oğul, çuvallara doldur çağır bir gaşka götür eve derdi

Girerdim planyanın alt katında ki bodrum’a, başlardım boyumdan büyük çuvalları daha fazla alsın diye ayaklarımla basa basa tepe tepe doldurmaya,

İnanın gözyaşlarıyla hatırlıyorum o güzel günleri, yaşlandım galiba…

***

Çuvalları doldurma işi bitince, koşa koşa giderdim mal meydanındaki at arabacıların yanına.

Pazarlıktaki tek şartım eve kadar gaşgayı ben süreceğim olurdu.

İlla kabul eden birisi çıkardı ama onun da şartı, çarşıda değil mahalleye girince,

Çünkü atlar parlayabilirdi, risk vardı.

Öyle zevk alırdım ki o at arabasını sürerken, çok havalıydı mahalleye girerken elinde dizginlerin olması.

Getirir kömürlüğe boşaltır, doldururdum tüm yedek kovaları, zaten 2 bilemedin üç kova olurdu.

Kovayı doldururken koni şeklinde uçtan başa doğru kalınlaşan yuvarlak bir ağaç koyardık, talaşı teptikten sonra ağacı çıkardığımız delikten hava alsın iyi yansın diye,

Koni şeklinde ki odunu 45 derece açı ile koymazsan ve sağlam sıkıştırmazsan talaşları, çıkartınca delik kapanır, tüterdi soba, doğru dürüst yanmazdı.

O işi bile özenle yapardım 9-10 yaşlarımda.

Harlayarak müthiş bir sıcaklık yayardı, değil odayı bütün evi sımsıcak yapardı ama çabuk geçerdi, aynı dedemin siniri gibi,

Şiddetli ama kısa süreli.

Kin tutmazdı rahmetli, sinirlenince yanından 5-10 dakikalığına yanından kaybolursan, döndüğünde lafını bile etmezdi.

Talaşın ateşi geçince, evde atılacak her şeyi yakardık, karton, kağıt çer çöp ceviz kabuğu mandalina portakal kabuğu derken, hem ev ısınır hem de çöpe atacak bir şey kalmazdı.

***

Sene 2023 Kocaeli, körfez, fatih mahallesinde oturuyorum, sizin sokakları bilemem ama bizim yollarımız mahallelerimiz gerçekten çok pis.

Sosyal belediyeciliği hakkı ile yapan dernek gecelerini ihya eden kürsülerde gerçekten çok güzel konuşan şiirler okuyan güler yüzlü hoş sohbet ama, temizlik ve çevre düzenlemesini biraz ihmal eden bir belediye başkanımız var kulağı çınlasın.

Şahsen çok iyi insandır Şener Söğüt başkanımız ama, sadece iyilik yetmiyor belediye işlerine.

Sadece belediye değil, hiçbir işe yetmez sadece iyi olmak, bilmek anlamak ta lazım.

En azından yollarımız birkaç sene önce olduğu gibi mayın tarlası değil, buna da şükür.

Gerçi bizlerde pis insanlarız, sokak temizliği belediyenin sorumluluğu ama kirletmemek te bizim.

Belediye başkanını eleştirmek değiştirmek, kendimizi düzeltmekten daha kolay ya, yazdıklarımız biraz da bu yüzden!

***

Dün yürürken sokak aralarında uçuşan evsel atıkları görünce hanım söyledi, artık bütün evler doğalgazlı, eskiden olduğu gibi sobalı olsaydı bu kadar pislik sokaklara taşmazdı diye.

Ulu orta atılan çekyatlar, yastıklar bidonlar bile yakılırdı o zaman, kimse atmaya kıyamazdı.

Doğalgazın kolaylığı rahatlığı var ama,

Sobanın sıcaklığı, herkesi etrafına toplaması, üzerinde pişen yemeği bir yana, çevre temizliğine de çok katkısı varmış demek ki.

 

Eski günlere özlemle.

Yücel Alpay Demir

Haber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.